Tarikat kültüründen bir kesit: Osmanlı mimari süslemesinde karpuz ve karpuz-bıçak tasvirleri
Künye
Altıer, S. (2021). Tarikat kültüründen bir kesit: Osmanlı mimari süslemesinde karpuz ve karpuz-bıçak tasvirleri. Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Dergisi, 100, 397-400. doi:10.34189/hbv.100.018Özet
Osmanlı döneminde başkent ve taşradaki bazı yapıların duvar ve tavanlarında yer alan bir grup
karpuz ve karpuz-bıçak tasvirleri, üslupları kadar ikonografileriyle de ilginç bir grubu oluşturur.
Başkentin saray, konak, yalı ve köşklerinde ayrıca taşrada eşrafa ait bazı büyük konutların yemek
odalarındaki karpuz tasvirleri başka meyvelerle birlikte natürmort şeklinde, Batılı tarzda bir üslupla
ve genellikle iştah acıcı şekilde tasarlanarak resimlenmiştir. Öte yandan tarikatların yoğunlaştığı
Anadolu’nun bazı taşra illerinde ve Balkanlar’da bulunan cami, türbe, tekke ve tarikat ehlinin
yaşadığı konaklarda rastlanan karpuz veya karpuz dilimine saplanmış bıçak tasvirleri bu çalışmanın
ana konusunu oluşturur.
Genel olarak tepesi kesilerek, bir dilimi çıkarılmış karpuz ve bıçak/bıçaklar bu kompozisyonların
ana resim elemanlarıdır. Bu ana kompozisyon, bazı örneklerde manzara içinde, bir masa, sehpa ya
da sütun üzerinde veya bir bostanı çağrıştıran kıvrım dallar ve yapraklarla yüzeye dağılmış olarak
tasvir edilmişlerdir. Bu farklı anlatım çeşitliliği sanatçıların tasarım dünyalarının zenginliğinin yanı
sıra farklı bölgelerdeki tarikat anlatılarının sözel kültürdeki değişimlerini de ifade ediyor olmalıdır.
Karpuz, Türk dünyasında Orta Asya’dan bu yana yeme-içme kültürünün bir parçası olmasının
yanında Trakya ve Anadolu’da bilmece, ninni, mâni, rüya tabiri ve bazı inanışlara da kaynaklık
etmiştir. Ayrıca karpuz, tarikat çevrelerinde birçok efsanevi anlatının da içindedir. Özellikle Bektaşi
inancını benimsemiş çevrelerdeki bu anlatılar ibadet ettikleri, abdest aldıkları, ikamet ettikleri ya da
defnettikleri tarikat büyüklerine ait yapıların duvarlarına işlenerek izleyicisine hatırlatılmış ve bu
şekilde ölümsüzleştirilmiştir.
Bu resimlerde tarikat mensubu olduğu anlaşılan sanatçılardan birkaçının adı geçer. Bu tasvirler halk
sanatının mütevazı ve naif tarzıyla 18-20 yüzyıllar arasında yapılmışlardır. A group of watermelon and watermelon-knife depictions on the walls and ceilings of some buildings
in the capital and the provinces during the Ottoman period constitute an interesting group with their
iconography as well as their style. Watermelon depictions are depicted with other fruits in the form
of a still life, in a Western style, and generally in an appetizing way in the palaces and mansions of
the capital, as well as in the dining rooms of some large residences in the provinces. The focus of this
study is the depictions of watermelon or knives stuck in watermelon slices found in mosques, tombs,
dervish lodges and mansions in which the cult members live in some provincial provinces of Anatolia
and the Balkans, where the sects are concentrated.In general, a cut-off watermelon and a knife/knives form the main painting elements of these
compositions. In some examples, this main composition is depicted in the landscape, on a table,
coffee table or column, or scattered over the surface with folded branches and leaves reminiscent of
an orchard. This diversity of depictions expresses the richness of the artists’ design worlds, as well as
the changes in the verbal culture of the sect narratives in different regions.
Besides being a part of the food and beverage culture in the Turkish world since Central Asia,
watermelon has also been the source of riddles, lullabies, chansonnettes, dream interpretations and
some other beliefs in Thrace and Anatolia. In addition, watermelon appears in several mythical
narratives in cult circles. These narratives, especially in the circles that adopted the Alevi-Bektashi
belief, were engraved on the walls of the structures belonging to the cult elders who worshiped, made
ablutions, resided or buried in these structures and were immortalized in this way.
Some of the artists who were probably members of the sect are mentioned in these paintings. These
depictions were made between the 18th and 20th centuries with the humble and naive style of folk
art.