Şemseddîn Nakşibendi'nin Miftâhu'l-kulûbu'nun neşri ve Ahmed Ziyâüddîn'nin Câmiu'l-usûlü ile mukayesesi
Künye
Gemci, B. (2022). Şemseddîn Nakşibendi'nin Miftâhu'l-kulûbu'nun neşri ve Ahmed Ziyâüddîn'nin Câmiu'l-usûlü ile mukayesesi. Yayımlanmamış yüksek lisans tezi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, Çanakkale.Özet
Çalışmada XIX. yüzyıl sûfilerinden Muhammed Nûri Şemseddîn Nakşibendi'nin Miftâhu'l-Kulûb isimli eseri Latin harflerine aktarılmıştır. Bununla beraber transkripsiyonu yapılan esrin Ahmet Ziyâüddîn Gümüşhanevî Efendi'nin Câmiu'l-Usûl adlı eseri ile karşılaştırılması yapılmıştır. Bu iki eser üzerinde gerekli tetkiklerin yapılabilmesi için müelliflerin mensup oldukları tasavvuf geleneği, Nakşibendilik, Müceddidiye ve Halidiye kolları hakkında kısaca bilgiler verilmiştir. İki asır evvel yaşamış olan Aldulhâlik Gücdevanî ile başlayan Nakşibendilik tarikatı, o dönemlerde Hâcegan olarak bilinmektedir. Bu süreçte tarîkatın uygulamaları, prensipleri ve usûlleri şekillenmiştir. Bahaeddîn Nakşibendi ile Orta Asya'da yanmaya başlayan bu meşale asıl benliğine kavuşmuş ve dünyanın birçok yerine yayılmıştır. Anadolu topraklarının Nakşibendilikle tanışması, Ubeydullah Ahrar'dan halifelik alan Simavlı Molla İlahi vesilesi ile olmuştur. Osmanlı döneminde ise Nakşibendilik devlet ile iyi ilişkiler içerisinde olmuş ve önemli kademlerde kendilerine yer bulmuştur. Hâlid el-Bağdâdî ile büyük bir kitleye hitap eden Nakşilik, Güneydoğu Anadolu'daki halifeleri sayesinde Menzil Dergâhı'nın doğmasına öncülük etmiştir. Tarîkatlar da mezhepler gibi kendi içerisinde kollara ayrılarak amaçlarına hizmet ederler. Bu farklıklar asıllar üzerinde görülmezken, uygulanan yöntemler üzerinde görülebilmektedir. Nakşibendiliğin Müceddî konula mensup olan Muhammed Nûri Şemseddîn Nakşibendi ile Hâlidî koluna mensup olan Ahmet Ziyaüddîn Gümüşhanevî Efendi'de seyr ü sülûke başlayan bir sâlikin takip etmesi ve uygulaması gereken yöntemleri eserlerinde beyan etmişlerdir. Lakin bunlar arsında bir takım farklılıkların ve benzerliklerin olduğu göze çarpmaktadır. Tespit edilmeye çalışılan bu analizler, tarîkatların zengin âdâblarına ışık tutmaktadır. Üç bölümden oluşan tez çalışmamızın birinci bölümünde Muhammed Nûrî Şemseddin Nakşibendi'nin hayatı hakkında bilgi verilmiş, ikinci bölümde Miftâhu'l-Kulûb ile Câmiu'l-Usûl adlı eserlerin tasavvufî açıdan değerlendirilmesi ve karşılaştırılmasına yer verilmiştir. Son bölümde ise ise Miftâhu'l-Kulûb adlı risalenin transkripsiyonu yapılmıştır. In this study, the work of Muhammad Nûri Semseddin Naksibendi, one of the 19th century sufis, named Miftâhu'l-Kulûb has been translated into Latin letters. In addition to this, the transcribed work was compared with Ahmet Ziyaüddin Gümüşhanevî's Câmiu'l-Usûl. In order to carry out the necessary studies on these two works, brief information is given about the branches of the Sufi tradition Naqshbandi, Muceddidiye and Halidiye, to which the authors belong. The Naqshbandi sect, which started with Aldulhâlik Gücdevanî, who lived two centuries ago, was known as Hâcegan at that time. In this process, the practices, principles and procedures of the sect were shaped. This sect, which was seen in Central Asia with Bahaeddin Naqshbandi, regained its original identity and spread to many parts of the world. The meeting of the Anatolian lands with the Naqshbandi was thanks to the Simavli Molla Ilahi, who received the caliphate from Ubeydullah Ahrar. In the Ottoman period, the Naqshbandi sect was in good relations with the state and found a place for themselves at important levels. The Naqshbandi sect, which appealed to a large audience with Khalid al-Baghdadi, pioneered the birth of the Menzil Dergah (Dervish Convent), thanks to its caliphs in Southeastern Anatolia. In sects, like sectarians, they are divided into branches and serve their purposes. While these differences are not seen on the originals, they can be seen on the applied methods. Muhammad Nûri Semseddin Naqshbandi, who was a member of the Mujaddi branch of Naqshbandi and Ahmet Ziyauddin Gumushanevi, who was a member of the Khalidi branch, also stated in their works the methods that a devotee who started Naqshbandi sects should follow and apply. However, there are some differences and similarities between them. These analyzes, which are tried to be determined, shed light on the rich etiquette of the sects. In the first part of our thesis, which consists of three parts, information about the life of Muhammad Nûrî Semseddin Naqshbendi is given, and in the second part, the evaluation and comparison of the works named Miftâhu'l-Kulûb and Câmiu'l-Usûl from a mystical point of view are given. In the last part, the work called Miftâhu'l-Kulûb was transcribed.